Su-an, sahne sanatları lisesinde eğitim gören yetenekli ve hayalleri olan bir gençtir. Sanata olan tutkusu, onun Seol adlı bir aktris ve ünlüyle tanışmasına vesile olur. İlk başta sıradan bir arkadaşlık gibi görünen ilişkileri, birlikte geçirdikleri zamanla derinleşir. Ancak bu yakınlık, iki genç kadının birbirlerine karşı hissettikleri özel duyguları keşfetmeleriyle bambaşka bir boyut kazanır. Birlikte çıktıkları bir yolculuk, bu duyguların fark edilmesini sağlar. Ancak Seol ve Su-an arasında biriken yanlış anlamalar, ilişkiyi sarsmaya başlar. Su-an’ın hislerini yeterince ifade edememesi ve Seol’un kendi içsel çatışmaları nedeniyle bağları kopar. Seol, Su-an’ı terk eder ve bu, Su-an’ın hayatında derin bir boşluk yaratır. Yıllar geçer ve Su-an, hayalindeki mesleği gerçekleştirerek bir aktris olur. Ancak geçmişindeki bu kırık ilişkiyi asla unutamaz. Kışın soğuk denizine döndüğünde, Seol’a olan özlemi yeniden su yüzüne çıkar. Anılar ve pişmanlıklar içinde, kaybettikleri bağın derinliğini sorgulamaya başlar. Bu hikâye, aşkın karmaşıklığını, gençlikte yapılan hataların ve iletişim eksikliğinin yıkıcı etkilerini ele alıyor. Aynı zamanda, kaybedilen bir aşkın izlerini taşımanın insan hayatını nasıl şekillendirdiğini ve geçmişle yüzleşmenin önemini dokunaklı bir şekilde anlatıyor. Su-an ve Seol’un hikâyesi, bir yandan özlemin acısını, diğer yandan büyümenin ve hayatta ileriye bakmanın zorluklarını gözler önüne seriyor.