Kore'nin en büyük dört yıldızı, ışıltılı şehir hayatını geride bırakıp kendilerini Lapland'ın zorlu doğasında buluyor. Elektrik ve akan suyun bile lüks sayıldığı bu çetin bölgede, yerel halkın kendine yeterli yaşam tarzını deneyimlemek zorunda kalan "Şehir Çocukları", bambaşka bir dünyaya adım atar. Şehir yaşamının konforunu ve alışkanlıklarını geride bırakırken, doğanın ham gerçekliğiyle yüzleşmek zorunda kalırlar.
Bu macera, hem komik hem de dokunaklı anlarla dolu. Şehirdeki günlük hayatın kolaylıklarına alışmış bu dört yıldız, Lapland'daki sade ve zorlu yaşamı öğrenmeye çalışırken birbirinden ilginç durumlarla karşılaşır. Yerel halktan yeni beceriler öğrenir, doğayla uyum içinde yaşamayı deneyimler ve sıradan şehir alışkanlıklarını sorgulamak zorunda kalırlar.
Hikâye, sadece hayatta kalma mücadelesi değil, aynı zamanda kendilerini ve birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlayan bir yolculuk sunar. Hem kahkahalar hem de içsel keşiflerle dolu bu deneyim, izleyenlere şehir yaşamının dışında da hayatın nasıl olabileceğine dair ilham veriyor.
Bir polis dedektifi, bir suç örgütü tarafından hayatındaki her şeyi kaybeder. Ailesinden işine kadar her şeyin paramparça olduğu bu trajedi, onu intikam arzusuyla doldurur. Ancak bu örgüt, sadece dedektifin sevdiklerini değil, aynı zamanda onun kendisine olan inancını ve adalet duygusunu da derinden sarsar.
Bu trajedinin ardından, dedektif beklenmedik bir şekilde kendini biyoteknolojiyle donatılmış halde bulur. Bu ileri teknoloji sayesinde, insanüstü yetenekler kazanır. Artık hem daha güçlü hem de daha hızlıdır, ancak yeni kazandığı güçlerle birlikte sorumlulukları da artar. Bu yetenekler ona intikam almak için bir fırsat sunsa da, aynı zamanda kim olduğunu ve ne için savaştığını sorgulamasına neden olur.
Dedektif, bu biyoteknolojik güçleri kullanarak suç örgütüne karşı mücadele ederken, adaletin sınırlarını zorlar. Kendi iç hesaplaşmaları ve insanlığını kaybetmeme çabası, bu macerayı sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve ahlaki bir savaş haline getirir. Bu hikâye, kayıp, intikam ve insan ruhunun direnişini işleyen sürükleyici bir anlatı sunar.
A young man with his brush plunges into a chaotic world and lights up the heavens. In a world where cultivators are paramount, will the vermilion bird swallow the dragon, or will the dragon transcend beyond all else?
Beyaz ve Siyah, güçlü bir bağları olan ikiz kardeşlerdir. Ancak ebeveynlerinin ayrılmasının ardından Beyaz, babası tarafından yurtdışına götürülür ve aileleri ikiye bölünür. Aradan on beş yıl geçer ve artık büyümüş olan Beyaz, Tayland'a geri döner.
Bir gün, aniden, ölüm gibi bir acı hisseder ve hastaneye kaldırılır. Doktorlar bu acının sebebini belirleyemezler. Bu esnada, çocukluk arkadaşı Tod’dan bir telefon alır. Tod, Siyah’ın bir saldırı sonucu komada olduğunu söyler. Beyaz, Siyah’ın bir motosiklet çetesinin üyesi olduğunu öğrenir ve kardeşine yapılan bu saldırıya sessiz kalamaz. Şüpheleri, Siyah’ın yakın arkadaşları Sean, Gram veya Yok’tan birinin ihanet etmiş olabileceği yönündedir. Bu yüzden, kardeşini korumak ve gerçeği ortaya çıkarmak için Siyah kılığına girerek çetenin içine sızar.
Beyaz'ın bu yolculuğu, yalnızca kardeşi için değil, kendi kimliğini ve gerçekleri keşfetmesi açısından da zorlu bir mücadeleye dönüşür. Bu hikâye, kardeşlik bağlarının gücünü, sadakatin sınırlarını ve ihanetin getirdiği acıyı ele alan sürükleyici bir drama sunar.
Jamsai'nin romanlarından uyarlanan ve toplam on iki bölümden oluşan bu dizi, bir üniversitenin farklı fakültelerinden gelen yakışıklı erkeklerin on iki farklı hikâyesini konu alıyor. Her bölüm, farklı bir çiftin hikâyesini işlerken, aynı zamanda bazı karakterlerin diğer bölümlerde de tekrar ortaya çıktığı bir yapıyı izler.
Bu yapım, "U-Prince" adı verilen büyük bir kampanya çerçevesinde sunuluyor ve her fakülteden seçilen on iki çarpıcı erkek elçiyi tanıtıyor. Her karakter, kendi fakültesinin temsili olarak benzersiz özelliklere ve kişiliklere sahip, bu da her hikâyeye farklı bir tat katıyor.
Her bölüm, aşkın, dostluğun ve üniversite yıllarının getirdiği zorluklarla başa çıkma hikâyelerini içeriyor. Hem eğlenceli hem de romantik unsurlarla dolu olan seri, gençlerin hayalleri, duyguları ve ilişkilerini keşfetmelerine ışık tutuyor. U-Prince serisi, geniş bir izleyici kitlesine hitap eden enerjik ve ilham verici bir anlatı sunuyor.
Sevi, mütevazı bir ailenin basketbol kaptanıdır; çalışkan, kararlı ve ayakları yere sağlam basan bir gençtir. Elyse ise tam zıttı bir yaşam tarzına sahiptir: zengin bir aileden gelen, şımarık ve özgüveni yüksek bir amigo kız. İkili arasındaki bu zıtlık, ilk başta bir çatışma gibi görünse de, zamanla birbirlerini daha iyi anlamalarına yol açar ve gençlik aşkı filizlenir.
Ancak, onların hikâyesi sadece romantizmden ibaret değildir. Sevi ve Elyse'nin ilişkisi, farklı sosyal çevrelerden gelen insanların bir araya geldiğinde karşılaşabileceği zorlukları gözler önüne serer. Ailelerin beklentileri, toplumsal yargılar ve kişisel hedefler, genç çiftin ilişkisini test eder. Sevi, ailesine karşı sorumluluklarını yerine getirme baskısı altında basketbolda başarılı olmaya çalışırken, Elyse kendi ayrıcalıklı dünyasında gerçek hayatın zorluklarıyla yüzleşmeyi öğrenir.
Hikâye, ilk aşkın masumiyetini ve zorluklar karşısında direnme gücünü ele alırken, Sevi ve Elyse’nin hayatlarının dönüm noktalarına odaklanır. Onların mücadeleleri, sadece aşklarını değil, aynı zamanda kendilerini ve neyin gerçekten önemli olduğunu keşfetmelerini sağlar. Bu, zıt kutupların bir araya geldiğinde nasıl birbirlerini tamamlayabileceğini gösteren dokunaklı bir gençlik hikâyesidir.
Porsche is in danger of having his school club for taking care of stray cats and dogs shut down, by the school's Dean. So Porsche and his best friend, Pik, try to recruit Emma and her best friend, Rome. This is because Emma's uncle is the Dean. The catch--Emma loves cats but is terribly afraid of dogs. Will this be the end of Porsche's dog and cat club or the start of a beautiful friendship between everyone? Or maybe even more?
Cheonpo New Town, Cheondang’ın gölgesinde yer alan sıradan bir mahalle gibi görünse de, içerisinde büyük fırtınaların koptuğu bir hayata sahne olur. Bu hikâyede, Jisongi adında evli gibi davranan ancak ne aşka ne de evliliğe inanan bir kadının hayatta kalma mücadelesine tanık oluruz. Jisongi, karmaşık geçmişi ve duygusal bariyerleri nedeniyle sevmenin ya da bağlanmanın zorluklarıyla yüzleşir.
Jisongi’nin hayatı, yaşadığı topluluğun baskıları ve kendi içsel çatışmaları arasında sıkışıp kalmıştır. Bir yandan "evli kadın" maskesini takarak çevresindekilere uyum sağlamaya çalışırken, diğer yandan bu düzenin içinde kendine özgür bir alan yaratmak için çabalar. Ancak, sırlarını korumak her zaman kolay değildir. Mahalledeki insanlar, dostlukları ve düşmanlıklarıyla onun hayatını şekillendirir.
Hikâye, toplumsal normların birey üzerindeki etkisini ve bu normlar içinde hayatta kalmaya çalışan bir kadının cesaretini anlatır. Jisongi’nin hayatta kalma mücadelesi, izleyicilere hem düşündürücü hem de etkileyici bir bakış açısı sunar. Cheonpo New Town'daki olaylar, bireylerin toplumsal beklentilere karşı verdiği mücadeleyi ve bunun getirdiği dönüşümleri gözler önüne serer.
Ayako is a 35-year-old detective who is hardworking and has a strong sense of justice. However, she is inflexible and works too hard, which causes her to fail often. One day, she arrested a wanted suspect for a murder case, but, unfortunately, her soul was exchanged with the suspect just when she was looking forward to her rewards.
giriş yap.